Bugün Sevgi Mağazası’na üç çanta eşya götürdüm, Fazilet hanım (Sevgi Mağazası yöneticisi) ve ekip arkadaşlarıyla çay içtim, sohbet ettim. Çok zarif bir hanımdır, sizi hiç zorlamaz, kendinizi yardım etmek baskısı altında hissetmez, midenize kramplar girmesine neden olmazlar. O ve arkadaşları gönüllerini koyuyorlar bu işe…
Fatih ve ben yılda en az 2 kere dolabı açar, kıyafetlerimize göz atarız. Giysilerimize bir yıl elimizi sürmemişsek, hatırası ya da özelliği yoksa, el işi, yadigar vs değilse hemen kenara ayırırz, paketlemeye başlarız. Şöyle düşünürüz bizim giymek için sıraya koyacağımız bir kıyafet, başkasının en temel gereksinimi olacak!
Sonra paketleri Acıbadem, Ata sokaktaki SEVGİ MAĞAZASI’na götürürüm… Kendi tanımlarıyla “ Ekonomik durumu iyi olanlarla, yoksulluğa düşmüş insanları buluşturan duygu mekanı. ”
İnsanlar ihtiyaç duymadığı eşyalarını Sevgi Mağazasına getiriyorlar. İhtiyaç sahibi ailelerse hiç bir ücret ödemeden Sevgi Mağazası’ndan bu malzemeleri teslim alıyorlar.
Sevgi Mağazası ile tanışıklığım herhalde 4-5 yıla gidiyor… Acıbadem’de mekanları var, içerisi çok düzenli. Bedenlerine ve özelliklerine göre askılarda, butik gibi… İnsanın içini acıtmadan, zarif şekilde yardım yapılmış oluyor böylece. İhtiyaç sahipleri, market arabasıyla rafları dolaşıp, kendisine uygun olanı seçebiliyor. Kalabalık, itiş-kakış bağırtı, birbirini ezmek yok. Sistem son derece insani.
Yardım malzemeleri teslim alınıp hemen makbuzu kesiliyor… Tasnifleniyor ve mağazada teşhire konuyor. Getirdiğiniz eşyaların temiz, bakımlı ve mevsimine uygun olması çok çok önemli. Bu verdiğimiz yere saygı kadar aslında kendimize saygıyı temsil eden bir davranış. Yaz sonu ayırdığınız kıyafetleri, kış ortası götürmek abesle iştigal olmaz mı! Mevsimi mevsimine ve temiz şekilde olacak… Hatta, yepyeni eşyalar da verebilirsiniz. Mesela, başka bir sosyal sorumluluk projesinden tanıdığım Semra hanım geldi yanılmıyorsam bir düzine hiç giyilmemiş-yeni kar botu getirdi. Bu botlar direkt olarak doğudaki öğrencilere gönderilecek.
Sevgi Mağazası;
En çok 6-12 yaş çocuklar için ihtiyaç var.
Öyle komplike ihtiyaçlar da değil üstelik: ATKI – BERE – MONT – ÇORAP gibi temel ihtiyaçlar…
Düşünün çocukların çorapları yokmuş!
Sevgi Mağazası’nda hafta sonlarını çalışarak değerlendiren Nergis ile tanıştım… Ailesi, doğuda ufacık bir köyde yaşıyor. Uludere Hilal Şeyhan köyü… İlkokulu orada okumuş, liseyi İzmir’de. Babası istemiş üstelik. Şimdi İstanbul üniversitesinde PDR (psikolojik rehberlik danışmanlık) son sınıf öğrencisi… Pırıl pırıl bir genç kız… İngilizce kursuna gitmeden önce harıl harıl işlerini bitirmeye çalışıyordu. “Ben köyüme yardım etmek istiyorum. Oraya dönmek istiyorum.” dedi. Fazilet hanım ise burada kalıp yüksek lisansını tamamlamasının mantığını anlattı.
Ben de dedim ki “Köyüne dönersen, sen de köyün de unutulur gider. Oysa sen bir cesaret, köyden çıkıp buraya gelmiş, hayat mücadelesini kazanmaya uğraşıyorsun. Arkanda seni okutmak isteyen aydın bir baba var. Sen artık burada kendini büyütüp, köyüne, oranın insanlarına, ihtiyaçlarına dikkat çekeceksin. Sen burada kaldığın sürece daha fazla yardım edebilirsin. Bak ben bile köyüne dair hikayeyi senden duydum, burada olduğun için…”
Karar kendisinin fakat gerçekten dönerek hedeflerini gerçekleştiremez diye düşünüyorum. Doğuda, ufacık bir köyde yaşayan bir babanın kızına aydınlanma yolunu açmasını ise daha fazla önemsiyorum.
Çevremizde ne çok hikaye var… Bir çay içimi vakitte, hayat tecrübeleri dinlemek paha biçilemez…
Armağan Portakal | www.armaganportakal.com
Haberin Linki : https://www.armaganportakal.com/sevgi-magazasi/